Şehir mimarisi ve yaşam kültürü üzerine yapılan karşılaştırmalar, Hollanda’nın Utrecht kenti ile Türkiye’nin Eskişehir kenti arasında güçlü bir "ruh ikizliği" olduğunu ortaya koyuyor. Başkentlerin (Amsterdam ve Ankara) gölgesinde kalmayıp kendi kimliğini oluşturan bu iki şehir, suyla bütünleşen yaşam tarzlarıyla dikkat çekiyor.

Porsuk Çayı ve Oudegracht: Şehre Hayat Veren Damarlar
Benzerliğin en somut örneği, her iki şehrin de merkezinden geçen su yolları. Eskişehir’i ikiye bölen Porsuk Çayı üzerindeki gondol turları ve köprüler, Utrecht’in simgesi olan Oudegracht (Eski Kanal) ile birebir örtüşüyor.

Utrecht: Kanal kenarındaki (Wharf) tarihi mahzenlerin kafelere dönüştürüldüğü, insanların su kenarında sosyalleştiği bir yapıya sahip.

Berlin ve İstanbul arasındaki "İkiz" benzerlik
Berlin ve İstanbul arasındaki "İkiz" benzerlik
İçeriği Görüntüle

Eskişehir: Adalar Bölgesi’nde Porsuk kenarına sıralanan kafeler ve gençlerin çimlerde oturduğu manzaralar, Utrecht’teki atmosferin Anadolu’daki yansıması olarak nitelendiriliyor.

Dinamik ve Genç: "Öğrenci Kenti" Kimliği
Demografik yapı incelendiğinde her iki kentin de ülkelerinin en önemli "üniversite şehirleri" olduğu görülüyor.

Eskişehir: Anadolu Üniversitesi ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi ile Türkiye’nin en yoğun öğrenci nüfusuna sahip kentlerinden biri.

Utrecht: Hollanda’nın en büyük üniversitesi olan Utrecht Üniversitesi’ne ev sahipliği yapıyor. Bu durum, her iki şehirde de gece hayatının, kültür-sanat etkinliklerinin ve sokak hareketliliğinin yıl boyunca yüksek kalmasını sağlıyor.

Ulaşımda "Tekerlek" Hakimiyeti

Hollanda genelinde yaygın olan bisiklet kültürü, Türkiye’de en çok Eskişehir’de karşılık buluyor. Düz coğrafi yapısı sayesinde Eskişehir, Türkiye’nin bisiklet kullanım oranının en yüksek olduğu kentlerin başında geliyor. Utrecht ise dünyada bisiklet altyapısının en gelişmiş olduğu şehirlerden biri. Ayrıca Eskişehir’in modern tramvay ağı, Utrecht’in gelişmiş raylı sistemiyle ulaşım estetiği açısından da benzerlik taşıyor.

Şehir Plancılarının Gözdesi

Uzmanlar, her iki kentin de "yaşanabilir şehirler" listelerinde üst sıralarda yer almasını tesadüf olarak görmüyor. Araç trafiğinden arındırılmış yürüyüş yolları, yeşil alanların bolluğu (Utrecht’te Wilhelminapark, Eskişehir’de Kentpark/Sazova) ve insan ölçeğindeki mimari, iki kenti birbirine bağlayan ortak planlama dili olarak öne çıkıyor.