Futbol, süresi, saha ölçüleri ve oyuncu sayısı kesin çizgilerle belirlenmiş bir oyundur. Bu kesinlik, her şeyden önce dengeyi zorunlu kılar. Hücumda da savunma da bu dengeye riayet edilmeden başarı mümkün olmaz. Hücum biraz doğaçlamaya açık görünebilir; savunma ise doğaçlamayı tümüyle reddeder. Denge, savunmanın esasıdır, temelidir, vazgeçilmez unsurudur.
İhmalin, keyfiliğin cezası ağırdır; birkaç saniyelik bir gevşeklik maçı çevirir.
Sinan Kaloğlu’nun kurduğu hücum planının omurgası ne yazık ki topu olabildiğince çabuk kenara taşımak üzerine oturuyor. Birinci öncelik, topu kanada açıp oradan bir an önce ceza sahasına kesmek. Bu tercihi Türkiye futbolseveri çok iyi tanır; adına çoğu zaman “kaotik futbol” denir.
Nedeni basittir: Top kenara taşınır, uygun (!) bir an beklenir ve ardından hedef gözetmeksizin füze gibi bir orta yapılır. O topun ceza sahasında ne yapacağı, kime çarpacağı, kimin vuracağı pek düşünülmez.
Sonuç belli: Kesilen topların büyük kısmı havada sönüp gider, kalan kısmı rakibin hızlı atağına dönüşür. Takım her seferinde kendi yarı alanına doğru uzun ve yorucu koşular yapmak zorunda kalır. Bu koşular yalnızca fiziksel tükenmişlik yaratmaz; pozisyonlar bozulur, kademeler kayar, kompaktlık dağılır, ters prese çıkmak imkânsız hale gelir.
Kısacası, sürekli kenara oynayan bir takım aynı anda hem enine genişler hem de boyca uzar. Eni geniş, boyu uzun bir takıma gol atmak çocuk oyuncağıdır.
Amedspor’un, ligin 15 maçında güç bela 10 gol atmış Ümraniyespor’dan üç gol yemesinin başka nasıl izah edilebilir? Oysa kadrodaki oyuncuların teknik kapasitesi, oyun bilgisi ve pozisyon sezgisi daha bitişik, daha kompakt, daha dengeli bir futbol oynamaya son derece müsaittir.
Bu müsaitliğe rağmen hâlâ kenar ısrarı devam ediyor.
En acı olanı ise şu: Takımın birinci bölge ile ikinci bölge arasında köprü kurabilen, top rakipteyken baskıyı başlatan, yönlendiren, kademeye giren, defanstaki gedikleri kapatmaya çalışan oyuncu saha dışı bırakılıyor. Adı Sinan’dı. Hem bu hücum anlayışında diret hem de savunma dengesini tek başına sağlayabilen oyuncuyu oyuna alma.
Sonra “bireysel hata” deyip geç. Kusura bakılmasın, bu bireysel hata değil, teknik direktör hatası ve tercihidir.
Futbolun özü dengedir. Kenar ısrarı bu dengeyi yok ediyor. Dengeyi yok eden anlayış da er ya da geç üçer üçer gol yemeye mahkûm olur. Bu kader değil, tercihtir. Tercihler değişmedikçe sonuçların değişmesi de mümkün görünmüyor.