Rivayet o ki; bindokuzyüzdoksanlı yılların başında, bir gün, bir gündüz vakti bir Gerilla birliği, bir karakolu kuşatır.
Karakol askerleri futbol oynamanın o tarif edilemez duyguları içinde, kuşatmadan habersiz, sıkı bir çift kale maçın heyecanını yaşamaktadırlar. Gerilla birliği kuşatmanın bütün hazırlıklarını bitirir ve ateş emrini beklemeye başlar. Ama her nedense bir türlü ateş emri gelmez. Bu durumu pek de hayra yormayan yeni yetme komutan yardımcısı, Gerilla komutanını uyarmak ister.’’ Planimiz tutmiştir, ‘’Masi’’ tavededir, Her şey hazırdir,’’dijmin’’in hiçbir şeyden xeberi yoktir. Daha ne bekliyix, .’’ Komutan, yardımcısına döner ve’’ Ne ecelen var oxlim, hele bir korner atışı görax’’…
Futbol böyle bir şey, en doğal, en spontan ve en inanılmaz anlarda ve en olmadık yerlerde, en beklenmedik ateşkeslere imza atabilecek ruh ve çapta. Felsefesi saygı olan bir aktiviteden, beklenilen en temiz etki bu.Ve yaygın inanışın aksine futbol, toplumsal ilişkilerimize en fazla saygı ve adaleti taşıyan ve bilinçdışı süreçleri pozitif olarak yapılandıran bir oyun.
Yine rivayet o ki; bindokuzyüzseksenbir yılının bir ilkbahar günü, Bitlisspor ile SiirtYSEspor arasında üçüncü lige çıkma final maçı oynanacak. O günün sabahında Bitlis’te, Bitlisspor taraftarları arasında yoğun bir koşuşturma yaşanıyor. Otobüsler ayarlanıyor ve taraftar kafilesi yola koyuluyor. Siirt il merkezine varmadan önce, Siirt’e bağlı olan Baykan ilçesinde kafile mola verir. Molanın amacı, Şêx Veysel Karanî hazretlerinin hayır duası almaktır. Baykan’ da otobüsler durur ve taraftarlar hızla Şêx Veysel Karanî Hazretlerinin türbesine doğru akmaya başlar. Taraftarlardan biri telaşla kafilenin önünü keser.’’nereye gidisiniz oxlim, o Sêrtspor taraftaridir, ‘’ma’’ bilmisiniz!’’…
Futbol böyle bir şey, adama din bile değiştirir! İnançlar üstünde reformcu etki yapar. Gönüllü birlikteliklerde, gönüllü değişimlerin en güçlü potansiyeli her zaman var ve bu değişim dinamiği hiç kuşkusuz, toplumsal değişimin en etkili dış uyarıcılarından biri. Şunun şurasında, damağımızda asılı duran müthiş bir orman gezisi gibi, bizi etkileyip değiştirme potansiyeline sahip, kaç olgu var ki?
Geçikilmiş bir ziyafetin ardından yaşadığımız sersemlik gibi, şike enkazının deşifre edildiği günden bu güne yaşadığımız her şey, futbolun şövalye ruhuna aykırı. Radikal bir cesaret, yeninin eşiğinde bir cüret ve etik değerlerin hakkaniyet terazisi, maalesef gözü bağı adalet hatun gibi yalnızlıkları oynuyor. Sezen Aksu’nun o harika deyişiyle’’ açık yaraya’’ bile, hiç kimse koca karı ilaçlarıyla koşmuyor.
Bu bir enkaz. Batmandaki rafineri deresi kadar pis kokuyor. Siirt’teki kasaplar deresi kadar şaibeli ve ahlak dışı, vicdan dışı. Diyarbekir cezaevinde yaşananlar kadar onur kırıcı.
Bu sorun her şeyden önce Ahlaki bir sorundur. Ve belki de tarihin bize oynadığı ironik bir oyundur. Muhafazakâr bir toplumda ahlaki yozlaşma. Muhafazakâr toplumun ahlaki çöküşü ve ‘’kuzuların sessizliği’’…
Küçük bir hatırlatma. Ahlakın, siyasetin ve Hukukun toplumsal bağlamı aynı referansa dayanır. Toplumun özgürce gelişip sergilmesi için ‘’ iyi ve kötünün’’ birbirinden toplumsal ihtiyaçlar için ayrıştırılması. Aristo’da Mark’ da Freud’ da aynı fikir de. Benden söylemesi.
Azıcık şaşırmış gibi yapalım. Azıcık adaletten, temizlikten ve etikten yana tavır alalım. Azıcık şu kahrolası statü endişelerimizi bir kenara itelim. Azıcık arınmaya omuz verelim. Belki de hakkımız da’’ hayırlısı budir’’…
Titrek, şematik, şablonik ve bütün bunlar yetmezmiş gibi, birde üstüne fazladan kısa kaotik etek giymiş olan ‘’Türkiye usulü futbol oyunun’’ geriye doğru ayak izlerini sürerken, gece karanlığında demlenen ‘’yarasalara’’ rastlamak hiç kimseyi şaşırtmışa benzemiyor.
Ama artık biraz şaşkınlık lütfen…
Sözlük; Masî-Balık.
Dijmin-Düşman.