Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) 2025/2026 sezonu için 3. Lig’de 25 yaş üstü oyuncuların sayısını sadece 5 ile sınırlama kararı, hem hukuki hem de insan hakları açısından ciddi tartışmalara yol açıyor.

Bu karar, yalnızca uluslararası çalışma hukuku ve sözleşme hukuku çerçevesinde değil, aynı zamanda temel insan hakları ve eşitlik ilkeleri bakımından da derin bir şekilde sorgulanmayı hak ediyor. Profesyonel futbol, oyuncuların hem sözleşmelerden doğan haklarına hem de çalışma yasalarının sağladığı korumalara sıkı sıkıya bağlı olduğu bir meslektir. Ancak TFF’nin bu kararı, bu hakları adeta yok sayarak, oyuncuların mesleki geleceğini hiçe sayan bir yaklaşımı yansıtıyor.
Hukuki ve İnsan Hakları Boyutu
Profesyonel futbolcular, diğer tüm çalışanlar gibi, çalışma hukuku kapsamında iş güvencesi, adil muamele ve kazanılmış hakların korunması gibi temel haklara sahiptir. TFF’nin 25 yaş üstü oyunculara getirdiği bu kısıtlama, yaş temelli bir ayrımcılık olarak değerlendirilebilir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) temel ilkeleri ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, yaşa dayalı ayrımcılığı açıkça yasaklar. Bu karar, oyuncuların mesleklerini icra etme hakkını kısıtlayarak, çalışma özgürlüğüne ve eşitlik ilkesine aykırı bir durum yaratıyor. Dahası, mevcut sözleşmeleri devam eden oyuncuların haklarını göz ardı eden bu düzenleme, sözleşme hukukunun temel prensiplerine de ters düşüyor.
TFF’nin bu kararının gerekçesi olarak “gençlere yer açmak” gibi popülist bir söylemi öne sürmesi, samimiyetten uzak bir yaklaşımı gözler önüne seriyor. Eğer TFF gerçekten gençlerin spor yapma olanaklarını artırmak isteseydi, şehirlerdeki spor altyapısını geliştirmek, eğitim ve spor arasındaki bağı güçlendirmek ya da amatör spor kulüplerine destek sağlamak gibi daha kapsayıcı adımlar atabilirdi. Ancak TFF, bu tür yapısal reformlar yerine, 3. Lig’deki oyuncuların haklarını gasp eden bir karar alarak, gençlik söylemini bir maske olarak kullanıyor.
Örgütsüzlüğün Bedeli
Bu kararın uygulanabilir hale gelmesinin en büyük nedeni, profesyonel futbolcuların dağınık ve örgütsüz yapısıdır. Eğer 3. Lig oyuncuları, haklarını kararlılıkla savunan, örgütlü bir güç olarak hareket etseydi, TFF’nin böyle bir kararı alması ya da uygulamaya koyması bu kadar kolay olmazdı. Örgütlü bir topluluk, hem hukuki hem de kamuoyu nezdinde TFF’yi ciddi bir baskı altına alabilir, kararın itibar ve maddi maliyetini artırabilirdi. Ne yazık ki, oyuncuların bu pasif duruşu, TFF’nin pervasızca hareket etmesine zemin hazırlamış görünüyor.
Kararın Uygulanışındaki Sorunlar
Kararın en vahim yanı, mevcut sözleşmeleri devam eden oyuncuların mesleki geleceğine dair hiçbir planlama yapılmadan, apar topar uygulamaya konulmasıdır. Profesyonel futbolcuların kariyer planlaması, ekonomik güvenceleri ve iş sürekliliği, bu tür ani ve köklü değişikliklerle ciddi şekilde riske atılıyor. TFF, bu oyuncuların kazanılmış haklarını koruyacak bir geçiş süreci ya da telafi mekanizması sunmadan, adeta bir “lokavt” ilan etmiştir. Bu yaklaşım, sadece hukuki değil, aynı zamanda etik açıdan da kabul edilemezdir.
• Lig’de gençlik reformu yapılması gerektiği fikrine katılmamak mümkün değil. Ancak bu reform, mevcut oyuncuların haklarını gasp ederek değil, spor altyapısını güçlendirerek, gençlere daha fazla fırsat sunarak ve adil bir geçiş süreciyle hayata geçirilmelidir. TFF’nin bu kararı, birkaç kulüp yöneticisiyle yapılan aceleci görüşmelerle alınmış, kötü niyetli bir düzenleme olarak göze çarpıyor. Hiçbir paydaşla danışılmadan, geniş bir tartışma zemini oluşturulmadan alınan bu karar, hem hukuki hem de ahlaki meşruiyetten yoksundur.
Çözüm Önerileri
TFF’nin bu kararını gözden geçirmesi ve paydaşlarla şeffaf bir diyalog sürecine girmesi şarttır. Gençlere fırsat yaratma hedefi, mevcut oyuncuların haklarını koruyan bir çerçevede ele alınmalıdır. Örneğin:
• Geçiş Süreci: Mevcut sözleşmelerin geçerliliğini koruyacak bir geçiş dönemi tanımlanmalı.
• Altyapı Yatırımları: Genç oyuncuların gelişimi için altyapı ve eğitim programlarına yatırım yapılmalı.
• Paydaş Katılımı: Oyuncular, kulüpler ve diğer ilgili taraflarla kapsamlı bir istişare süreci yürütülmeli.
• Hukuki İnceleme: Kararın uluslararası çalışma hukuku ve insan hakları standartlarına uygunluğu bağımsız bir kurul tarafından değerlendirilmeli.

Sonuç
TFF’nin 3. Lig için aldığı bu karar, ne gençlere gerçek bir fırsat sunuyor ne de sporun ruhuna hizmet ediyor. Aksine, oyuncuların kazanılmış haklarını hiçe sayarak, hukuki ve etik açıdan tartışmalı bir durum yaratıyor. Bu karar, samimiyetsiz bir popülizmin ürünü olmaktan öteye gidemiyor. Eğer TFF, gerçekten gençlerin geleceğini düşünüyorsa, betonlaşmış şehirlerde spor alanları açmayı, okullarda spor eğitimini yaygınlaştırmayı ya da amatör kulüplere destek vermeyi düşünebilir. Ancak mevcut haliyle bu karar, sadece bir hak gaspı ve adaletsizlik örneği olarak tarihe geçecektir. Profesyonel futbolcuların örgütlenerek haklarını savunmaları, bu tür kararların önüne geçmek için tek çaredir. Çünkü haklar, ancak mücadeleyle korunur.